Tek Hedefim! …
Ben sahaya indiğimde yalnızca kendime güvenirim.
Particilik oynamam.
Özellikle yerel seçimlerde partiye bir araç gözü ile bakarım.
Eğer sade bir seçmen pozisyonunda isem oy verirken parti değil, Susurluk önceliğimdir.
Kim ne yapmış kim ne vaad ediyor, ona göre tavır alırım.
Her insan gibi tabii ki duygusalım.
Ancak konu toplumu ilgilendiriyorsa, duygusallığımı ikinci plana itmeyi becerebilirim.
Evet CHP’de birinci sıra meclis üyesi adaylığı istedim. Çünkü İlçenin hakkını , İl meclisinde layıkıyla savunabileceğimi düşünmüştüm. Beni beğenmediler.
Birileri birilerini arayıp CHP’ye zarar vereceğimi söylemiş.
Sonuçta, sessiz bir şekilde meclis üyesi aday adaylığından çekildim. Zaten çekilmeseydim de bırakın birinci sırayı en son sıraya bile yazılmayacağımı tahmin ettim.
Nurettin GÜNEY’i icraatları ile ilgili hiç bir yazımda eleştirmedim. Daha öte özellikle sosyal etkinlikler konusunda başarılı bulduğumu açıkça belirttim.
Eleştirdiğim yönü yok muydu? Tabii ki vardı.
Örneğin, meclis üyeleri ile , parti örgütü ile , ve bazı STK’lar ile sağlıklı diyaloğu olmadığını yazdım.
Görünen o ki, parti örgütü ile yazdığımda haklıymışım. Çünkü, eski İyi Parti ilçe başkanı bugün CHP ile ittifak halinde.
Doğal bu. Herkesin özgür iradesi. CHP kadrolarının daha iyi hizmet verebileceğini düşünmüş.
Ben sahada olsaydım, Nurettin GÜNEY’İ eleştirmek yerine , belli konularda örneğin sosyal etkinliklerde, borçların ödenmesinde, hacizlerin kalkmasında, belediyenin sorunsuz işlemesinde takdir eder, ardından şunu vurgulardım: Ancak “Biz daha iyisini yapacağız”!…
Olmadı.
Şu an tek hedefim, Susurluk‘ta başlayan ve tarihindeki en üst seviyeye ulaşan sosyal çalışmalar.
Susurluk’un beş yılda geriye düştüğüne inanmıyorum.
Aksine beş yılda Susurluk sosyalleşme açısından en üst seviyeye ulaştı. Ben öyle gözlemeldim.
Bin iki yüz çocuğa çeşitli dallarda kurs verilmesini, belediye bünyesinde tiyatro ekibi kurulmasını, sinema günlerini, tiyatro gösterilerini, şiir gecelerini … görmezden gelmek inandırıcı değil.
Yani bir yeri tercih ettiysem; bunun nedeni bir yere konmadığımdan değildir. Yalnızca daha iyi hizmet verdiğini ve vereceğini gördüğüm içindir. En önemlisi de, particiliği gerektiğinde bir kenara itebilme kültürümdür.
Benim vicdanım rahat.
Ve yazdıklarımın tümü tarihe bir not.
YAZAR: Levent GÜNDOĞAN
REFERANS MI PARTİ Mİ?
Asıl olan tabii ki referans.
Lakin bizde parti çıkıyor ön plana.
Bu yüzden “ceket koysa kazanır” deyim oldu.
Partilerimizdeki demokrasi malum. Ele geçiren yaşlılıktan emekli oluyor.
Yönetim kadrolarının niyeti, liyakatı, dürüstlüğü… konuşulmuyor.
Takım tutar gibi parti tutma’nın erdem gibi, tutarlılık gibi … aşılandığı bir toplumda da düşüncelere, liyakata, referansa, birikime, deneyime… göre seçim yapmak imkansızlaşıyor.
Sonuçta, gerçekten toplum için yararlı olacaklar genelde bir köşede beklemek zorunda kalıyor.
Parti dediğin sonuçta bir genel başkan ve onun çevresindeki üç beş kişinin yön verdiği bir kurum değil mi?
O zaman, niye benim partimden diye zorluyoruz kendimizi?
Ülkenin temel çelişkisi Atatürk ilke ve devrimlerine sahip çıkıp o ilkeler doğrultusunda yürüyenlerle, Cumhuriyet ile birlikte yok olma yoluna girmiş hilafet özlemi çekenler arasında.
Gerisi teferruat.
Hele yerel seçimlerde teferruat bile değil.
Asıl olan birikim, deneyim, akıllı proje ama en önemlisi referans.
Turhan Çömez örneğin, kumpaslar, iftiralar ile yurt dışına kaçmak zorunda kalmış bir doktor.
Londra gibi bürokrasinin en katı, aynı zamanda her şeyin çok pahalı olduğu bir yerde kendi hastanesini kurmayı başarmış biri. Yaptıkları referansı.
Ama , Ahmet Akın’a seçim kaybettirecek diye suçlanıyor.
Niye, Ahmet Akın, Turhan Çömez’e seçim kaybettirmiyor?
Ahmet Akın’ın referansı nedir?
Parti?…
Şimdi yine kızacaklar bana, dönek falan da diyebilirler.
Desinler.
Ben tarihe not düşüyorum.
Bu arada okuyan okur!.
YAZAR: Levent GÜNDOĞAN
İnanıyorum
Rüzgar karadan esiyor.
Kıyıdaki turkuaz mavilik, açıkta köpürmüş beyaza dönüyor.
Güneş, bulutların arasından flaş patlatıyor.
Belli ki kış mevsimini resmini çekip arşive koyacak.
Bahar geliyor.
Bir kış daha yitip gidecek yaşamımızdan.
Biz , bakakalacağız hayatımızı parça parça kopartan mevsimlerin ardından.
Anılar kalacak geriye.
Onların tatlı olanı ile neşeleneceğiz; güzeli ile hayata sarılmayı sürdüreceğiz.
Lakin öyle günler geçirdik ki son yıllarda; Polyanna olsa tatlı anılar biriktiremezdi.
Covid 19,2020’de patladı. Korku, panik hayatımızın bir parçası oluverdi.
Onu da geçtik güzel anılarımızı da tersine çevirdi.
Gukuk kuşunun ötüşünü duyduğumda; köyde geçirdiğim çocukluğum gelirdi aklıma.
Şimdi pandeminin eve tıkmışlığını anımsatıyor.
Ekonomik gidiş , gelecek planlarımızı boğmaya başladı.
Bir de savaş. Bu kadarla kalırsa iyi.
Çünkü emperyalizm tarihinin en bunalımlı günlerini yaşıyor.
Ülkeler göbekten bağlı birbirlerine.
Dünya tek devlet olmak zorunda.
Yoksa; sıkıntılar,gerginlikler; üstünlük kurma çabaları hiç bitmeyecek…
Yazıya başlarken, Güneş bulutların arasından gösteriyordu kendini.
Bulutların arkasına çekildi.
Sanırım arşivlenecek fotoğraf çekimini tamamladı.
Kıyıdaki turkuaz mavilik grileşti.
Açıktaki beyazlık hem arttı hem biraz daha yükseldi.
Çok değil bir saat önce baharın umudu vardı havada.
O da bitti.
Ama biliyorum…
Kış bahara gebe.
Yine biliyorum : “sancılı doğacak. ”
Her açıdan…
Olsun
Hepsi geçecek….
İnanıyorum.
İnanmak istiyorum….
YAZAR: Levent GÜNDOĞAN
Sevinmek Veya Üzülmek
Siyasete soyunduysanız, önce demokrasiyi sindirmiş olmanız gerekir.
Sizi eleştirenleri, ya da sizin hoşunuza gitmeyen şeyler söyleyenleri tehtid etmekle bir yere varmanız mümkün değil.
İnsanlar hangi görüşten olursa olsun, tehdit edeni sevmez.
Düşüncelerin özgürce dile getirilmesine tahammül edemeyenlere sıcak bakmazlar.
Çünkü biliriler ki ileriki günlerde baskı anlayışı kendilerine de yönelebilir.
Yine siyasete soyunduysanız, empati yapmayı bilmek zorundasınız.
Yoksa kendinizi hep haklı sanırsınız.
Ve bu sizin belli bir süre sonra ruh sağlığınızı olumsuz etkiler.
Çevre ile uyumunuzu bozar.
Empati, yani kendinizi karşınızdaki kişinin yerine koyabilme becerisi, sizin davranışlarınızı düzenleyen; kim ile nasıl konuşulacağınızı belirleyen… en önemli hareket tarzıdır.
Bir de vicdan var. İç yargı.
Bu içinizdeki sizi yargılayan duygu varsa ve özgürse; haksızlık yaptıklarınız, empati kurmadan suçladıklarınız, arkasından konuştuklarınız… aklınıza geldikçe hep sizi rahatsız eder.
Keşke dersiniz, keşke?…
Arkadaşsınızdır. Ya da değil.
Tanık olduğunuz haksızlığa, tehditlere, hakaretlere… tepki gösteremiyorsanız o anki vicdanınız özgürlüğünü yitirmiştir.
Güçlü olanın yanında yer alma isteği: o anki vicdanınızı devre dışı bırakmıştır.
Lakin vicdan denen iç yargıyı sürekli baskılamak mümkün değildir.
Diken gibi batar kalbinize.
İşte o zaman başlar en derin “keşkeler”.
Unutmak istersiniz.
Avutmak istersiniz kendinizi.
Lakin ne denli vicdan sahibiyseniz o denli zor unutursunuz; o denli zor avutursunuz kendinizi.
Şu kısacık seçim sürecinde çok şeyler öğrendim.
Özellikle çevremden.
Her şeyde bir hayır varmış.
İstemeden bize iyilik yapılmış hem de bizim farkında olmadığımız düşmanlarımız tarafından.
Öğrenesiniz diye yazıyorum:
” Siz de farkında olmadan beni zor bir yoldan çevirmişsiniz.
Ben farkında olmadan kırdıklarım olduğu için üzüldüm.
Bilmiyorum siz farkında olmadan beni yalanlarla, iftiralarla; masum gibi, görünen ama aslında fesatlık kokan telkinlerle siyasetin çirkefliğinden kurtardığınız için üzülür müsünüz?
Vicdan sahibiyseniz sevinmeniz gerekir.
Değilseniz, yapacak bir şey yok:,
“Üzülün”!….
YAZAR: Levent GÜNDOĞAN
Güven
Susurluk İlginç bir seçim süreci yaşayacak.
Hiçbir adayın parti oyları seçilmeye yeterli değil.
Bu durumda adayların ideolojik söylemlerden uzak durması seçimi kazanmak için ilk koşul.
Bu Cumhur ittifakı adayı Fahrettin Şener için de aynı.
Çünkü MHP kimliğinin öne çıkması ya da çıkartılması halinde Ak Parti tabanında kopmalar olması muhtemel.
Şener için bir başka handikap da tescilli Ak Partili oluşu. Bu da MHP tabanının hoşuna gitmiyor.
Fahrettin Şener’in şansı deneyimli bir siyasetçi olması.
Sahaya projeleri ile indi.
Ve seçmen ziyaretlerinde siyasete hiç girmiyor.
Belediye Başkanı Nurettin Güney’in de parti oyları seçim almaya yeterli değil. O, beş yıllık performansını sorgulatacak. Belediyenin sorunsuz işlediğini vurgulayıp “Maceraya gerek yok” sloganı ile yürütecek seçim çalışmalarını.
CHP adayı Hakan Semizel siyasi alanda yıpranmamış bir isim.
Henüz çarpıcı bir proje sunmadı seçmene. Ya da Susurluk Hakan Semizel’i projeleri ile birlikte anmaya başlamadı bugüne dek.
CHP oyları kazanması için yeterli değil.
İsim ve proje katkısı ile oy devşirmek zorunda.
Ama en önemli mesele güven vermekte gizli.
Ve bu tüm adaylar için bu güven çok önemli.
YAZAR: Levent GÜNDOĞAN
News
