DOLAR 32,5204 0.21%
EURO 34,8763 0.32%
ALTIN 2.477,630,64
BITCOIN 1999373-3.83379%
Balıkesir
20°

HAFİF YAĞMUR

SABAHA KALAN SÜRE

  • HABERLER
  • SERVİS 1
  • SERVİS 3
  • FİNANSİF
  • HESAP
Sezen ÖZ

Sezen ÖZ

10 Ağustos 2023 Perşembe

“SİZİNLE EĞLENDİ, BENİMLE EVLENİYOR!”

“SİZİNLE EĞLENDİ, BENİMLE EVLENİYOR!”
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Sosyal medyada uzun yıllardır dolaşan bir fotoğraf üzerine uzun zamandır aklımda dolaşanları yazmadan duramadım. “Sizinle eğlendi, benimle evleniyor!”

Evlilik bir zafer, biliyorsunuz! Böyle öğretiliyor bize. Özellikle kadınlar açısından. Evlenilen erkek ne kadar çapkın, ne kadar hovarda ise bu zafer o denli büyük oluyor. Ne büyük ‘’haz’’! Adam yıllarca hayatını yaşamış, gezmiş, eğlenmiş, bir sürü kadınla beraber olmuş. En sonunda gitmiş ‘’tertemiz’’ bir aile kızı ile nikah masasına oturmuş. Her şey yolunda. Kızımız da çok mutlu. Çünkü seçilen o olmuş. Ne kadar tanıdık değil mi?..

Kadın kadının düşmanı değildir!

Çeşit çeşit örneklerini nerdeyse her gün görüyoruz, ama hiç yadırgamıyoruz. Eleştirel bir bakış açısı getirmek gerekirse; Yahu, biz haremde mi yaşıyoruz? Ne bu adamlar padişah, ne de bizler cariyeyiz. 21. Yüzyıl’da yaşayan kadınlar olarak bizim amacımız ve başarımız bu mu olmalı? Kadın kadının düşmanı değildir.  Bize böyle öğretiliyor yıllardır. Öyle ince ince işliyorlar ki bilinçaltımıza, farkına bile varamıyoruz. Bunlar bizim kendi düşüncelerimiz sanıyoruz. ‘’Düşman’’ olarak erkeği değil kadını görüyoruz. Rakip psikolojisine sokulup erkeğin değil, kadının yanlışlarını görüyoruz. Ve bunun üzerinden haklı! gerekçeler ve bahaneler üretiyoruz. Kadına saldırıyor, erkeği koruyoruz.

Eşitlik nerede?

Bir erkeğin başka kadınlarla eğlenip, sizinle evlenmesi bir zafer değil, ancak bir hakarettir. Bunu kendimize yapmayalım. Bu tip erkekler bir süre sonra eğlenmeye kaldıkları yerden devam edeceklerdir, başka başka kadınlarla… Kadına ise pek seçenek sunulmuyor. Boşanabiliyorsa, boşanmak ya da evde uslu uslu oturup adamı beklemek, olanları görmezden gelmek. Aynı şeyleri bir kadının yaptığını düşünebiliyor musunuz? Diyelim ki yaptı, ortaya çıktığında olabilecekleri her gün okuyor ve izliyoruz. Kadın cinayetleri… Erkeğin yaptıklarını görmezden gelen ve hatta çanak tutan toplum sıra kadına geldiğinde hükmü nasıl da peşin veriyor, görüyoruz…

Bir erkek evlenene kadar dilediği gibi yaşayabilir. Gezer, eğlenir, çapkınlık yapar, sonsuz ilişkisi olur. Ama kadın her zaman usturuplu olmalı, bazı şeyler için usluca evleneceği erkeği beklemeli!.. Açıkça 2.sınıf muamelesi bu farkında mıyız? FARKINDA MISINIZ? Eşitlik nerede?

Rollerimizi kendimiz belirleyelim

Bizim bu hayattaki yegâne zaferimiz bu mu olmalı? Bir erkeği nikah masasına oturtabilmek… Başkaları bize sadece bunu reva görüyor olabilir, ama bari biz yapmayalım. Onların bize biçtikleri rolleri oynamayalım, kendimiz olalım. Nasıl istiyorsak öyle yaşayalım. Biz ikinci sınıf değiliz. Bir erkeğe ihtiyaç duymadan da istediğimiz hayatı, istediğimiz şekillerde yaşayabiliriz. Hiç kimseye namus borcumuz yok!

Türkiye’de evlilik bir ‘sınıf’ atlama aracı!..

Evlilik Türkiye’de aslında biraz da sınıf atlama aracı. Özellikle kadınlar için. Evli insanlar toplum tarafından daha ciddiye alınır, dikkat edin. Evli kadın ve bekar kadının statüsü farklıdır. Evli olana saygı duyulur, bir başarı elde etmiştir, düzene ayak uydurmuştur . Kocası vardır, sahibi vardır! Bekar öyle mi? Tercih edilmemiş, evde kalmış, yalnız, sahipsiz!.. ‘’Kim bu bize sormadan adımızı koyan, Sınıf sınıf ayıranlar?’’

Hala bu konu üzerinde ısrar eden kadın arkadaşlara sesleniyorum;  ‘’Al bacım, senin olsun. Hayrını gör, varsa!.. ‘’ Belki diğer kadınlar da sadece eğlenmek istemişlerdir senin kocanla…

Yazar: Sezen Öz

TACİZ VE İFŞA

Devamını Oku

TACİZ VE İFŞA

TACİZ VE İFŞA
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Evde, okulda, işte, ilişkide, kadına taciz her yerde!

Sosyal medya kullanımının yaygınlaşmasıyla toplumun farkındalık seviyesinde de bazı değişimler oldu, olmaya da devam ediyor. Şahsen ben en çok da feminist bilincin artmasından memnunum. Ataerkil hukuk sistemi ve toplum yapısına karşın kadınlar burada haklarını arayabiliyorlar. Burada kadınlar arasındaki empati ve dayanışma duygusu çok güçlü. ‘Yalnız değilim’ hissi paha biçilemez. Ancak tabii ki adalet buralardan sağlanmamalı fakat sistemin ve hukukun kadını korumaması ve ‘yalnızlaştırması’ doğal olarak haklarını başka yerlerde ve başka şekillerde aramaya itiyor.

TACİZ

Bir tacizi kabullenmek ne kadar zordur, yaşayan bilir. Hele ki karşınızdaki kişi hiç beklemediğiniz biriyse, yaş olarak sizden büyükse, toplum tarafından kabul görmüş, ‘’saygın’’, sevilen biriyse. ‘’Net’’ ibareler yoksa kendiniz bile inkâr edersiniz. ‘’Hayır öyle değil!’’, ‘’Ben yanlış anladım.’’, ‘’O öyle biri değil!’’… Böyle bir durumu kendimiz bile kabullenemezken acaba başkası ne der? Toplum ne der?..

Taciz ‘’çok net’’ ise bile bu toplum sizden önce kanıt ister. Yalan söylüyorsunuzdur, iftiradır, dikkat çekmek isteyen bir kadınsınızdır, sadece. ‘’Kadının beyanı esastır’’ hayal bu ülkede…

İFŞA

Kadınlar seslerini yükseltmeye başladılar. Feminist bilinç gitgide artıyor ve toplumun her kesiminde yaygınlaşıyor. Kadınlar artık korkmuyorlar, taciz gibi ağır travmatik olaylarda bile kendilerini ifade ediyorlar. İfşa edebilme cesareti gösteriyorlar. Bu da açıkça feminizmin başarısıdır.

‘Susma, bitsin’

Entelektüel ya da ün sahibi bir erkek öldüğünde, sevdiğim biriyse dahi anmaya korkuyorum. O büyük ustaların, üstatların, duayenlerin kim bilir içlerinde kaç tane tacizci, tecavüzcü vardı diye düşünmekten kendimi alamıyorum. Sümen altı edilip tarihe karışanlar… O yüzden susmayın, bitsin! Böyle durumlarda fail cezasını yaşarken çeksin. Bedelini mutlaka ödesin! Ödesin ki aklı başına gelsin, bir daha aynısını bir başkasına yapamasın. Olay fail zincirine dönüşmesin, son bulsun!

Tacize uğrayan kadın, bedel ödeyen kadın ama mağdur erkek!

İşin ilişkisel boyutuna da bakacak olursak; offff. O kadar flu bir alan ki bu! Eğer tacize ilişki içerisinde bulunduğunuz bir erkek tarafından uğruyorsanız; geçmiş olsun! Bunun bir taciz olduğunu kabullenmek, ‘’onun’’ kötü biri olduğunu kabullenmek, kimsenin size hak vermeyeceğini kabullenmek… O kadar yorucu, o kadar yıkıcı bir süreç ki bu. Başta kendinizle, sonra toplumla savaşıyorsunuz. Sonuçta siz yenik çıkıyorsunuz. Erkek, her zamanki gibi sapasağlam ayakta!

Bir insan ilişki içinde de tacize uğrayabilir. Evlilik, sevgililik, flört tacizi, tecavüzü meşrulaştıramaz! Evli olduğu için, sevgili konumunda olduğu için uğradığı tacizi, tecavüzü anlatamayan o kadar çok kadın var ki, inanamazsınız.

‘’Ben hiç tacize uğramadım.’’ diyebilen bir kadın var mı içimizde?

Taciz, tecavüz gibi olayları cahil, kaba, sağ cenaha iteleyen entelektüellerin, akademiklerin ve solcu abilerin de dibi tuttu artık farkındaysanız. Sonunda! Bu grubun özellikle toplumda güveniliritesi o kadar yüksek ki, mağdurlar daha yeni yeni cesaret edebiliyorlar ifşaya. Ve sonrasında gelecek olan linçe. Erkek adalet, yine nasıl yapıyorsa yapıyor faili mağdurlaştırıyor. İfşayı gerçekleştiren kişiye öyle ithamlarda bulunuyorlar ki, yaptığına yapacağına pişman ediyorlar. Fakat artık devir değişti. Kadınlar birbirinden güç alıyor. Çünkü bu ülkede yaşayan her kadın bu duyguyu çok iyi biliyor. ‘’Ben hiç tacize uğramadım.’’ diyebilen bir kadın var mı içimizde? Hiç sanmıyorum…

Toplumda iyi yerlere gelseler bile erkek hep erkek. ‘’Törpüleyin abicim artık kendinizi!’’  Aksi halde bir gün sıra size de gelecek. Kadınların şakası yok, haberiniz olsun. Uykularınız kaçsın!

Yazar: Sezen Öz

İLİŞKİLER ÜZERİNE; TOKSİK MASKÜLİNİTE 101

Devamını Oku

“İSTANBUL SÖZLEŞMESİ YAŞATIR”DI…

“İSTANBUL SÖZLEŞMESİ YAŞATIR”DI…
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Savunan neyi savunduğunu biliyor da, ya karşı çıkan? İstanbul Sözleşmesi’nin tek bir maddesini dahi okumayan insanlar ‘’kaldırılması iyi oldu’’ yorumları yapıyor. Peki ama neden?

İlk imzacılarından olmakla övünen iktidarın İstanbul Sözleşmesi’nden Cumhurbaşkanlığı Kararnamesiyle çekilmesinin üzerinden 2 sene geçti. Her gün mutlaka en az 1 kadının öldürüldüğü bir ülkede, sözleşmeden gece yarısı alelacele çıkılmıştı.

Bir kez daha görmüş olduk ki; Kadın cinayetleri politiktir!

Maalesef kadınların yaşam hakkı siyasi hesaplara kurban edildi. Sözleşmeden çıkılmasından bu yana yaklaşık bin kadın, erkekler tarafından öldürüldü. Öldürenin İstanbul Sözleşmesi’nin maddeleri hakkında en ufak bir fikri yok ama şunu çok iyi biliyor: Bugün Türkiye’de kadın cinayetleri cezasız kalıyor. Bir kadın sadece kadın olduğu için öldürülüyor.

Boşanma aşamasında olduğu kadını öldüren adama arkadaşları ‘’Adamsın!’’ tezahüratları yapabiliyor. Meydanlarda kadınları yaka paça dövenler neden bu adamlara hiçbir şey yapmıyor?

Sözleşmeye gerek yok, biz ‘’kadınlarımızı’’ koruruz diyenler, eski kocası hakkında tam 23 kez suç duyurusunda bulunan Ayşe Tuba Arslan hunharca öldürülürken nerelerdeydi?

Size ne!

Eşcinsel evliliklerin önü açılıyormuş, ki böyle bir madde yok. Açılsın, size ne? Başka insanların hayatlarına müdahil olmamamız gerektiğini ne zaman öğreneceğiz?

Türk aile yapısının temeline konulan dinamitmiş! Türk aile yapısı denen şey kadını sadece ev ve annelikle var ettiği için tabi, bu sinirli adamların, kadınları hayatın başka hiçbir alanında görmeye tahammülleri yok!

Kadınlar üzerinden nelerin hesabı yapıldı?

Konu ‘’kadın’’ olunca, bu kadar da olmaz denilen ne varsa yapılıyor. Devlet de korumayacaksa bizi kim koruyacak? Kime güveneceğiz? Bizim hayatlarımız ‘’vicdanlara’’ bırakılabilecek bir şey mi?

Toplumun bazı kesimlerinin gazını almak adına kadınlar kurban ediliyor. Bugün Türkiye’de kadınlar ne devlete, ne yasalara, ne kolluk kuvvetlere güvenmiyor. Bunun suçlusu kim? Ezcümle; ‘’Azalttığın bu güven duygusu sana siper olur mu?’’

*Antlaşmanın tam metni: İstanbul Sözleşmesi

Haber: Sezen Öz

BU KARANLIĞA TESLİM OLMAYACAĞIZ!

Devamını Oku

SAĞLIĞIN SİYASETİ: HPV!

SAĞLIĞIN SİYASETİ: HPV!
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Sağlığın siyaseti olur mu demeyin, oluyor. Mevzubahis ‘kadın’ olunca güzide ülkemizde her şey siyasi oluyor…

HPV yani human papilloma virus, dünyada cinsel yolla bulaşan en yaygın hastalık.  Herkesin taşıyabilme olasılığı olsa da bilim insanları en yüksek risk grubunun kadınlar olduğunu söylüyor. Kadınların yaklaşık %80’i  hayatları boyunca en az bir kez HPV ile enfekte oluyor. HPV birçok kansere sebebiyet verse de en çok kadınlarda rahim ağzı kanserine neden oluyor. Rahim ağzı kanserleri dünyada her 2 dakikada 1 kadının ölümüne yol açıyor.

SÖZLER TUTULMADI, AŞININ MALİYETİ DAHA DA ARTTI

Sağlık Bakanı Fahrettin Koca geçtiğimiz yıl, 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü yaptığı açıklamada, belirlenen bir grupla aşılamaya başlanacağını ve kapsamını da kademe kademe genişleteceklerini söylemişti. Fakat daha sonra ne aşının akıbeti, ne de bir resmi açıklama yapıldı. Üstelik yapılan zamlarla tek bir aşının maliyeti 2 bin 500 TL’ye çıktı. En az 3 doz olarak uygulanması gereken aşının bugün toplam maliyeti ise 7 bin 500 Türk Lirası…

“MEDENİ HAL” VURGUSU…

Pek çok kişinin maliyeti nedeniyle erişemediği HPV aşısının ücretsiz olması için kadın dernekleri çağrılarını sürdürüyor.  Aşı birçok ülkede 9 yaşından itibaren tüm çocuklara ücretsiz bir şekilde yapılabiliyor. Bakan Koca’nın açıklamasında ise ‘sosyal gerçeklik’ ve ‘medeni hal’ vurgusu vardı. Kısacası sadece 18 yaş üstü evli kadınlar faydalanabiliyor. Bu da demek oluyor ki; ‘Ben evli olmayan kadınların herhangi bir cinsellik yaşamasını kabul etmiyorum dolayısıyla sorumluluğunu da almıyorum’!

YA ERKEKLER ÖLSEYDİ?

Seneler öncesinde HPV aşısı yine gündemdeyken dönemin Sağlık Bakanı ‘Ben kızıma güveniyorum’ tarzında bir açıklama yapmıştı. Maalesef yaklaşım bu şekilde. HPV direkt erkekleri öldüren bir hastalığa sebep olsa bunları konuşuyor olur muyduk merak konusu…

BU KARANLIĞA TESLİM OLMAYACAĞIZ!

Devamını Oku

İLİŞKİLER ÜZERİNE; TOKSİK MASKÜLİNİTE 101

İLİŞKİLER ÜZERİNE; TOKSİK MASKÜLİNİTE 101
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Toksik, maskülin, toksik maskülinite nedir bunlar? Sürekli dillerde, her yerde görüyoruz. Türkçe karşılığı ‘’Zehirli Erkeklik’’. Hadi biraz daha yakından bakalım.

Bu bir köşe yazısı olduğu için, akademik bilgi ve terimsel kullanımlardan daha çok ‘’pratik’’ üzerinden gitmek mantıklı olacaktır.  Zaten ele almak istediğim konu esasında; ‘’ilişkiler bağlamında toksik erkeklik’’.

Ülkemiz üzerindeki örneklerden gideceğimiz için, şunu söyleyebilirim ki; toksik maskülinitenin egemen olmadığı bir ilişki anlayışı nerdeyse yok! Aslında burada karşılıklı bir ‘’zehirleşme’’ mevcut diyebiliriz. Yani problem sadece erkekten kaynaklanmıyor. Kadın da buna katkı sağlıyor veya devam ettiriyor. Bitirmiyor, bitiremiyor. Peki ama neden? Giriş maiyetinde kısaca dört başlık altında inceleyelim.

Lovebombing

Love bombing yani ‘’sevgi bombardımanı’’. Genelde ilişkilerin başında görülüyor. Abartılı sevgi sözcükleri sizi adeta göklere çıkarıyor. Öyle bir hal alıyor ki, insan: ‘’bu bahsedilen ben miyim’’ kıvamına kadar geliyor. Kendinizi çok değerli hissediyor ve aradığınız sevgiyi bulmuş gibi hissediyorsunuz. Gerçekten partneriniz sizi adeta bir ilgi bombardımanına tutuyor. İstenilen, arzulanan kişi olma duygusuna kapılmamak için sanırım epey profesyonel olmak gerekiyor 🙂

Yeter mi? Hayır. Sıra sizi toplum içinde sürekli övmesine geldi. Gereksiz iltifatlarına public alanlarda da devam edip güveninizi iyice kazanıyor. Siz artık ‘yeaaa’ kıvamına geldiniz bile. Sürekli ‘’biricik’’ olduğunuzu hissettiren, sizsiz yaşayamayacakmış gibi davranan, egonuzu okşayan biri var. Bu duyguya sanki hep varmış gibi alıştınız. Gidişi ve bitişi sizi adeta ‘’yoksunluk krizine’’ sokacak bir ilişki. Nitekim bitiyor da. Sonrası malum… Kartallar avlarını en tepeye çıkarır, oradan yere bırakırlarmış. Daha çok ve iyice parçalara ayrılsın diye… Sizi en başında göklere çıkaranların, yine aynı hızla yere bırakması çok muhtemel.

Buna karşı koyabilmek elbette ki çok güç. Ama böyle bir terim boşuna yok. Yani siz ilk değilsiniz, son da olmayacaksınız.

Mansplaining

Mansplaining, İngilizce man (erkek) ve splaining (izah etme veya açıklık getirme) sözcüklerinin birleşmesiyle oluşmuştur. Türkçe’ye açüklama, açükleme ya da erkekleme olarak çevrilmiştir 🙂 Kabaca, bir erkeğin bir kadına, ya da kadınlara ‘’bilmişlik’’ taslamasıdır. Her şeyin en doğrusunu kendisinin düşündüğü gibi olması gerektiğinin getirdiği bir açıklama, fikrini kabul ettirme biçimi yani. Feminist yazar Rebecca Solnit, bu durumu “aşırı özgüvenin ve bihaberliğin kesişimi” olarak yorumlamıştır 🙂

Mansplaining i ilişki bazlı ele aldığımızda ise; her şeyin en iyisini kendinin bildiğini düşünen, partnerini her fırsatta baskılayan bir erkek tipi çıkıyor karşımıza. Eğitim durumu sizden daha iyiyse ya da yaşça sizden daha büyükse başlarda bunlar gözünüze hiç batmayacaktır. Hatta belki karşınızdaki insanı ‘’bilge’’ olarak bile algılıyor olabilirisiniz. Ancak, akabinde sizi özgüvensiz ve yetersiz hissettirecektir. Müdahele edilmediği sürece ‘’ben bilmem, beyim bilir’’ e evrilmesi işten bile değil bence. Çünkü siz sadece çok seviyorsunuz, hepsi bu 🙂

Gaslighting

İşin psikolojik ve bana göre en can alıcı kısmına geldik. Türkçe’de tam karşılığı olmayan gaslighting bir psikolojik manipülasyon ve taciz yöntemi. İnsanların kendi hafızalarını, algılarını ve akıl sağlıklarını sorgulamaya iten bir manipülasyon.

Adını, 1938 yapımı tiyatro oyunu Gas Light’tan (Gaz Lambası’ndan) alıyor. Oyunda bir erkek karısını deli olduğuna ikna etmeye çalışıyor, erkek gaz lambasını söndürdüğünde, karısını bunun aslında gerçek olmadığına, aklından uydurduğuna ikna etmeye çalışıyor.

Gaslighing yaşanan ilişkilerin üç aşaması var: İdealleştirme, değersizleştirme ve gözden çıkarma.

İdealleştirme safhasında, mağdurun ayakları yerden kesilir ve manipülasyon yapan kişi beraberliklerinin mükemmel olduğu imajını yaratır.

Değersizleştirme safhası en zor olandır, mağdur hayran olunan bir kişiden, hiçbir şeyi beceremeyen birine dönüştürülür. İdeal olan birinden beceriksiz birine dönüştüğünü hisseden mağdur işleri yoluna koymak için çaresizce uğraşır.

Sonuncusu gözden çıkarma, bu süreçte manipülasyon yapan kişi mağduru bırakılır ve yeni birine yönelir, yeni mağdurunu idealleştirme ve baştan çıkarma da aynı süreçte gelişir.

Ghosting

Gölgelenme, herhangi bir belirgin uyarı veya gerekçe olmaksızın bir ortak, arkadaş veya benzer bir kişiyle tüm iletişimi ve teması durdurma ve daha sonra adı geçen ortak, arkadaş veya birey tarafından ulaşma veya iletişim kurma girişimlerini göz ardı etme uygulamasını tanımlamak için kullanılan bir konuşma terimidir. (Vikipedi tanımının Türkçe çevirisi)

İngilizce ‘’ghost’’ yani ‘’hayalet’’ sözcüğünün türetilmesiyle oluşmuştur. Bu durum genelde flört evresinde görülür. Erkeğin iletişim esnasında birden ortadan kaybolmasıyla oluşur. Kendi kaybolur, sizi de yok sayar. Kaçar yani 🙂 Buna ne ya da neler sebep olur bilinmez. Canı öyle istemiştir. İlişkinizin konumunda dolayı (flört evresi) size hesap verecek hali de yoktur!

Şimdi bu yazıyı okuyan bir çok kadının ‘’Aaaa, evvett, ben de ben de yaşadım’’ diyeceğini duyar gibiyim 🙂 Bunlar uydurma değil zaten arkadaşlar, işin akademik kısmı bizde yeni yeni palazlanmaya başlasa da dünyada epeydir var. İnsanlar oturmuşlar , yazmışlar. Profesyonelce kaleme almışlar.

Duygusal sömürünün çok tehlikeli boyutları olduğunu düşünüyorum. İlişkimiz ‘’biricik’’ olsa da, daha önce benzer durumları yaşamış insanların deneyimlerinden ders alabiliriz. Bazı şeyleri ‘’artık’’ farkedebiliriz. Farkında olduğumuz şeylere de, devam etmeyebiliriz. Karar sizin…

* ’’Gaslighting’’  * maddesi, Türkçe terminoloji yetersiz olduğundan, aynen; BBC Türkçe’nin 17 Aralık 2017 tarihli ‘’ Kadınlar anlatıyor: Aşk mı, tutku mu yoksa psikolojik manipülasyon yollu baskı mı?’’ röportajından alınmıştır. (https://www.bbc.com/turkce/haberler-42366171)

Haber: Sezen ÖZ

PEKİ ŞİMDİ NEREYE?

Devamını Oku

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.